hangi ara sonbahar oldu? ya ben kaçırdım ya da o kaçtı. peki neydi acelesi? onu kıracak ne yaptık? halbuki severiz biz sonbaharı, sarı yaprakları, kel ağaçları. oturup elimizde kahve dışarıya, süzülen yapraklara bakmayı. kış için hazırlık yapmayı, sahlep, boza çıkacak diye düşünüp beklemeyi. hafif çiseleyen yağmurun altında koşarak yürümeyi, üşüyor numarası yapıp sevgiliye sarılmayı.
Perşembe, Aralık 28, 2006
hangi ara????
hangi ara sonbahar oldu? ya ben kaçırdım ya da o kaçtı. peki neydi acelesi? onu kıracak ne yaptık? halbuki severiz biz sonbaharı, sarı yaprakları, kel ağaçları. oturup elimizde kahve dışarıya, süzülen yapraklara bakmayı. kış için hazırlık yapmayı, sahlep, boza çıkacak diye düşünüp beklemeyi. hafif çiseleyen yağmurun altında koşarak yürümeyi, üşüyor numarası yapıp sevgiliye sarılmayı.
Perşembe, Aralık 21, 2006
Perşembe, Aralık 07, 2006
müzik kutusu
ne zaman müzik dinlemeyi bıraktım hatırlamıyorum, hatta bıraktığımı bile bilmiyordum ta ki yeni grupların/insanların ne kadar çok çoğaldıklarını fark edene kadar. mtv kuşağı gruplar dan veya insanlardan bahsetmiyorum, benim kulak içine güzel bir seda bırakanlardan bahsediyorum.
eylem yok genelde, artık evdeki bilgisayar sadece bir biblo görevi görüyor, o yüzden yeni müzik/albüm inderme ve dinleme vaktim kalmadı. ne apıyorum peki, genelde okuyorum, yeni gruplar hakkında müzikleri hariç herşeyi biliyorum, nerede kuruldular ne yer ne içerler. ama ne müzik yaparlar, fikrim yok, daha doğrusu yoktu. ofisimde geçirdiğim tek başımalık saatleri müziğe ayırdım son bir haftadır, artık işte dinleyip yorum getiriyorum okuduklarıma. neler var bi bakalım:
the decemberist - bir kere adından beni vurmuştur. eski grupmuş ama tabiki ben yeni albümleri sayesinde yeni duymuş oldum. "the perfect crime" çok başarılı bir şarkı, radio eksen'de dinlemiştim sonra gidip diğer şarkılarını da dinledim. albüm güzel, her ne kadar çoğu internet yorumcusu diğer albümlerine nazaran beğenmemiş olsalarda.
architecture in helsinki - kalabalık bir grup, ilk defa yazın okumuştum haklarında ama anca aralık ayı imiş dinlemek. "in case we die" süper güzel bir albüm, "do the whirlwind" en beğendim şarkı olabilir ama her an değiştirebilirim fikrimi çünkü daha tüm şarkıları tam anlamıyla özümsemedim. bir de bu albümdeki şarkıların remix'lerinin bulunduğu "we did, they remixed" adının çok güzel olması ile gönlümü almıştır. remix'ler daha dinlenmedi, elbet dinlenecek. ayrıca web siteleri süper olmuş.
boyskout - sizi seviyorum kızlar!!! onlar da beni sever nasıl olsa, erkekler ilgi alanlarına girmiyor da :) yeni albümleri "another life"tan "happy yet?", eski albümleri "school of etiquette"ten ise "back to bed" beni benden almıştır, kesinlike tavsiye edilir.
the futureheads - daha tüm albüm "news and tributes"u dinlemedim lakin "skip to the end" süper bir şarkı, diğer şarkılardan da aynı performansı bekliyorum ne yalan :) franz'ı artic'i seviyorsanız bu arkadaşları da seviceksiniz demektir.
Tahiti 80 - isim vokaldeki xaiver'in tahiti'den gelen babasının getirdiği bir t-shirtün üzerinden alınmış. normalde sevmiyeceğim türden şarkılar yaptıkları doğru ama insan bazen bunları da dinlemek istiyor, bana biraz "fool's garden"ı hatırlatıyorlar. "changes" çok güzel bir şarkı, remix'i daha da güzel. bu arada en çok tutuldukları ülke japonyaymış, ilginç, onlarda beklemiyormuş bu ilgiyi.
first coat - sakinler, gitarlar güzel, vokalin sesi içime işledi ve neticede hoşuma gittiler. bir den fazla albümleri varmış üstüne üstlük, ben en çok "great lakes disorder" albümündeki şarkıları beğendim.
şimdilik bu kadar, dinlemelerim devam ediyor, keşfedecek bir sürü nota/melodi/söz var...
eylem yok genelde, artık evdeki bilgisayar sadece bir biblo görevi görüyor, o yüzden yeni müzik/albüm inderme ve dinleme vaktim kalmadı. ne apıyorum peki, genelde okuyorum, yeni gruplar hakkında müzikleri hariç herşeyi biliyorum, nerede kuruldular ne yer ne içerler. ama ne müzik yaparlar, fikrim yok, daha doğrusu yoktu. ofisimde geçirdiğim tek başımalık saatleri müziğe ayırdım son bir haftadır, artık işte dinleyip yorum getiriyorum okuduklarıma. neler var bi bakalım:
the decemberist - bir kere adından beni vurmuştur. eski grupmuş ama tabiki ben yeni albümleri sayesinde yeni duymuş oldum. "the perfect crime" çok başarılı bir şarkı, radio eksen'de dinlemiştim sonra gidip diğer şarkılarını da dinledim. albüm güzel, her ne kadar çoğu internet yorumcusu diğer albümlerine nazaran beğenmemiş olsalarda.
architecture in helsinki - kalabalık bir grup, ilk defa yazın okumuştum haklarında ama anca aralık ayı imiş dinlemek. "in case we die" süper güzel bir albüm, "do the whirlwind" en beğendim şarkı olabilir ama her an değiştirebilirim fikrimi çünkü daha tüm şarkıları tam anlamıyla özümsemedim. bir de bu albümdeki şarkıların remix'lerinin bulunduğu "we did, they remixed" adının çok güzel olması ile gönlümü almıştır. remix'ler daha dinlenmedi, elbet dinlenecek. ayrıca web siteleri süper olmuş.
boyskout - sizi seviyorum kızlar!!! onlar da beni sever nasıl olsa, erkekler ilgi alanlarına girmiyor da :) yeni albümleri "another life"tan "happy yet?", eski albümleri "school of etiquette"ten ise "back to bed" beni benden almıştır, kesinlike tavsiye edilir.
the futureheads - daha tüm albüm "news and tributes"u dinlemedim lakin "skip to the end" süper bir şarkı, diğer şarkılardan da aynı performansı bekliyorum ne yalan :) franz'ı artic'i seviyorsanız bu arkadaşları da seviceksiniz demektir.
Tahiti 80 - isim vokaldeki xaiver'in tahiti'den gelen babasının getirdiği bir t-shirtün üzerinden alınmış. normalde sevmiyeceğim türden şarkılar yaptıkları doğru ama insan bazen bunları da dinlemek istiyor, bana biraz "fool's garden"ı hatırlatıyorlar. "changes" çok güzel bir şarkı, remix'i daha da güzel. bu arada en çok tutuldukları ülke japonyaymış, ilginç, onlarda beklemiyormuş bu ilgiyi.
first coat - sakinler, gitarlar güzel, vokalin sesi içime işledi ve neticede hoşuma gittiler. bir den fazla albümleri varmış üstüne üstlük, ben en çok "great lakes disorder" albümündeki şarkıları beğendim.
şimdilik bu kadar, dinlemelerim devam ediyor, keşfedecek bir sürü nota/melodi/söz var...
Cuma, Aralık 01, 2006
karşıtlık
"karşıtlık" diyince aklıma kadın/erkek geliyor ve siyah/beyaz. aşağıdaki gibi mesela:
cinsiyet
ayrım kalmıyor mu artık? kadınlar erkekleştikçe erkekleşiyor. aynı şey erkekler içinde geçerli. her gün yeni bir "seksüel" ile tanışıyoruz, "über"inden tutundan da "metero"'suna kadar "trans"lar ile gökkuşağı renkleri gibiyiz. iyi mi kötü mü gerçekten bilmiyorum. ayrıca çok mu gerekli cinsiyet kalıbına girmek? insan olmak neyimize yetmiyor diye geçiyor arada aklımdan. "önce insanım" demek gerek.
kardeşimin de ruj sürerkenki halini eklicem bi de, tabi izin veririse :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)