Çarşamba, Nisan 25, 2007

the rapture vs. justin


bunu paylaşmazsam çatlarım: the rapture ile ilgili internette gezerkene şöyle bir haberle gark!gurk! oldum:

"Timbaland, who will be producing Justin's third solo record, has said that Timberlake's next album will sound like The Rapture. The two worked together on Timberlake's 2006's 'FutureSex/LoveSounds' album, and Timbaland mentioned that, after initial conversations, they want the new material to sound like 'House Of Jealous Lovers', The Rapture's iconic single from 2002, reports the US edition of GQ."



merakla beklediğimi, çok şeyler beklemediğimi belirtir, Justin'e kolay gelsin derim...

Shearwater

normalde ipodunuza takılı olan kulaklık alınır ve düşük bir ses versede ofis ortamında hoparlör yerine kullanılmaya başlanır, böylece hiçbir müzik olayından geri kalınmaz :)

New York Times tarafından 2006'ın en iyi albümlerinden biri olarak gösterilen Shearwater albümü Palo Santo'yu tekrar kucaklamaya hazır mısınız? Bazı kısımları yeniden kaydedilen, yeniden masterı yapılan bu albüm ile, orijinal şarkıların nasıl daha dinlenebilir, baterinin, piyanonun ve Jonathan Meiburg’nin içinize işleyen sesinin nasıl daha da güzelleştirebileceğine inanamıyacaksınız.

şimdi diyebilirsiniz ki ne gerek var geçen senenin şarkılarına/gruplarına, sene daha üçte birini doldurmadan yüzlerce yeniler çıktı, örneğin Maximoo Park albümü tamamladı, Blonde Redhead Temmuz'da konserinden önce 23 ile kalbimizi çaldı, ne gerek eskiye? walla ben de bilmiyorum ama şarkılarını dinlemek bana büyük haz veriyor bu grubun ve 2006 yılında paylaşamamış olmanın getirdiği suçluluk duygusunu hafifletmeye çalışıyorum sanırsam... bu yeniden düzenlemeyi görünce dedim işte tam zamanı kendilerinden bahsetmenin, ve emin olun haklıyım, kendilerden bahsedilmesi gerekiyor...

Salı, Nisan 24, 2007

"unique"

"unique" kelimesini severim. bence türkçe'de tam bir karşılığı yok, "ender" veya "nadir" eşsizliğini göstermiyor, "benzersiz" veya "yegane" özgünlüğünü açıklamıyor, "biricik" tekliğine vurgu yapmıyor.
her insanın "unique" olması gerektiğine inanıyorum, genetik mirası bakımından ve ayrıca karakter özellikleri bakımından yoğurulmuş herkesin "unique" olması gerek. aynı tornadan çıkmış insanları sevmiyorum, kendini dışarı vuran insanları seviyorum. toplumun kulağına fısıldadığı kelimeleri cümle içinde kullanmak zorunda kalanları sevmiyorum, kendi kelimelerini oluşturanları ve cümle kurmak zorunda hissetmeyenleri seviyorum. ancak o zaman "unique" olmayı onurlandırmış olur bir insan. başkası gibi olmak istemek ne kadar yanlış ama ne kadar kolay...
bu kadar laftan sonra kendime bakıyorum da, ben de bazen toplumun yaratığı oluyorum, öyle düşünüp öyle giyiniyorum, böyle konuşup böyle susuyorum, şöyle alıp şöyle veriyorum... "unique" olmama daha yol var, üzerimdeki toplumu atmaya hala çalışıyorum...

Çarşamba, Nisan 11, 2007

müzik kutusu - ara

müzik yazılarıma bir miktar ara vermek durumundayım... normalde iş yerinden müzikleri indirip, boş zamanlarımda (ki baya var) dinleyip, haklarında okuma yapıp yazılar yazıyordum... ama ne oldu, hoparlörüm kırıldı, yenisini ne zaman alırız belli değil, hoş istifa ettiğimde almayabilirler bile... eğer ki evden girersem internete (ki işten sonra akşam evden internete girmek benim için bir külfet) ancak o zaman bi ihtimal yazarım, ama gerçekten küçük bi ihtimal...

bu arada yeni iş olunca iş saatlerinde hiç giremicem bu tür müzik dinleme olaylarına, o zaman akşamları girmek için çok fazla motive olmam gerekecek, bakalım hayırlısı...

ps: http://www.radarlive.com/ kesinlikle kaçmaz, gidelim...

Salı, Nisan 10, 2007

evet, ikinci kere ofiste ağladım, beni ağlattılar, tuvalette gitmeme, kapıyı arkamdan kapıyıp klozete sinme hareketi ile hıçkırıklara boğulmama sebep oldular... seninle paylaşamayacağım şey yok okuyucu, bunu yaptırdılar bana...
bazen diyorumki, sen kim myst iş hayatı kim, bu telaş bu stres bu yalan dünya seni yiyor bitiriyor... ben yalan söyliyemedikçe benden daha çok yalan söylememi, ben kıvaramadıkça daha çok kıvırmamı beklenirken ben daha dürüst oluyor, direkt evet-hayır moduna geçiyorum... mühendis oldukki cevaplar 1-0 bazında olsun, kesin olsun, gözle görülür olsun, kanıtlanablir olsun, ben de fazla yorulmak zorunda kalmıyım. ama gene de döndük dolaştık insanlara laf anlatmaya geldik, lafları çevirmeye çalıştık ve yorulduk... insnalar yoruyor adamı...
üstüne üstlük yeni işimde daha çok insanla iletişim kurucam, daha çok bu tür durumlarla karşılaşıcam, daha çok yalan söylicem...
kara kara düşünmüyor değilim bazen...

Perşembe, Nisan 05, 2007

müzik kutusu - biraz dans takılalım!!


efendim eskiden rock müzikten kafasını kaldırmayan ben bu aralar, ki son 2-3 senedir, biraz daha ortama ayak uydurmaya, dasn yeteneklerimi farklı müzik projelerinin kullanımına sunmaya başladım. tabiki kalbimizde rock müziğin yeri ayrı ama şu aşağıdaki güzelliklere bakar mısınız lütfen:

portecho
bu ikili beni benden aldılar geçen hafta studiolive'da... bir laptop ve 2 güzide insan yetermiş zıplamaya, çoşmaya ve kendinden geçmeye... "in this town we have no symphaty" dedikçe çoştuk... çok heyecanlıydılar sahnede, sizi de şarkılarının içine çekme özellikleri süper... tüm ortamlarda dinlemeye, takip etmeye karar verdim...


hot chip
"over and over" şarkısının klibini izledikten sonra daha da sevdiğim, dans ederken hep beraber şarkı söyleyen bu erkekleri kıskandığım için kimse beni suçlayamaz. remix işleri zaten çok güzeldi, üstüne kendi şarkılarını da kattılar. dinleyin efendim...

http://www.myspace.com/hotchip

calvin harris
iskoçya'da herşeyi kendi yapan bu arkadaşımız seksi sesi, güzel miksleri ile "80'lerin"un dibine vuruyor, aralara electro atıyor ve biz de acaip eğlenip acaip dans ediyoruz. haa bu arada çokta tatlı bir çocuk, gelsin en önden izlerim :) "acceptable in the 80's" süper bi şarkı bu arada...

http://www.myspace.com/calvinharristv

"eğlenin, eğlendirin" motomuzun da bu günlük sonuna geldik, bi dahaki sefere görüşmek üzere...

"Expecting the world to treat you fairly because you are good is like expecting the bull not to charge because you are a vegetarian." anon