Salı, Şubat 20, 2007

epsilon

She feels just like an epsilon,
neglected whenever necessary,
and whose limit has been already taken,
Now, she is on the way towards zero...

Cuma, Şubat 16, 2007

derdiyoklar ikilisi (A Turkish band for Turk weddings in Germany in 80s.)

ne yorum yapacağımı şaşırdım, ya yaptıkları müziğin ve sahne şovunun zamanının çok öncesinde olmasını ve Türk müziğini nasıl güzel harmanladıklarını övücem, ya da bu düğünlerde bu müziğe maruz kalmış şimdilerde 2.kuşak Almanya gençliği diye anılan kuşağı anladığımı, ortada kalmışlık hisslerini paylaştığımı bildiricem. ama gerçekten sahnede bir nev-i modern dans hareketleri ile yapılan müziğin davulun ritmik sesleri ve aynı anda söylenen sözleri ile oluşan şovu orada olup yaşamak lazımmış (ama daha olgun bir yaşta, mesela 30-35).

Pazartesi, Şubat 12, 2007

if istanbul 2007


avuçlarım terliyordu heyecandan, "konfirmasyonunuz" kısmını görünce rahatladım ama heyecanım daha da arttı, sinemaya gidecek ve bağımsızları tek tek tadabilecektim...

ve alınan filmler:

15 Perşembe 19:30 "sherrybaby"
17 Cumartesi 19:00 "aşkın 4.6 milyar yılı"
17 Cumartesi 00:15 "yaratık"
18 Pazar 19:30 "avida"
20 Salı 19:30 "kumarbaz"
24 Cumartesi 15:00 "rönesans"

ve alınacak filmler:

18 Pazar 15:00 "tepetaklak nelson"
24 Cumartesi 00:15 "kara koyun"

ve gidecek birilerini bulursam almak istediklerim:

21 Çarşamba 19:00 "bilek kesenler"
24 Cumartesi 19:30 "siktir"
25 Pazar 15:00 "gece gündüz gece gündüz"

şimdi, gelmek isteyen olursa güvercin salsın, duman yollasın, bi şeyler yapsın, son üç filmede bilet alalım...

Perşembe, Şubat 08, 2007

14 şubat sevgilisizler günü


nerden biliyorlar? alnımda mı yazıyor, yoksa çok "desperate" mı gözüküyorum? 14 şubat için bana gelen bi iki emailden ne tür okasyonlara davet edildiğime bakalım:

Marc Almond
14 Şubat’ın getirdiği ‘anlam ve önem’ bombardımanından bir nebze uzaklaşmak isteyen bekarlar ve alternatif planlar yapmak isteyen çiftler, işte hepimiz için karşı konulamayacak bir davet: birçok kişinin 80’lerde tanıyıp orada bıraktığı ancak birbirinden şahane albümler üretmeye devam eden Marc Almond, yozlaşmış masumiyet, yok edilmiş güzellik, sıkıntılı aşk ve gözyaşları gibi temaları şarkıya en iyi döken isimlerden biri.

Fake Oddity
Kırmızı güllerden nefret ederim, ne kadar da klişe! Peki ya şu sevgililer gününe ne demeli? Hayır, sevgilim yok diye böyle konuşmuyorum, bir sevgilim olduğu zamanlarda bile bu güne bir türlü alışamadım çünkü 14 Şubat günü şehirde, Harikalar Diyarı’ndaki kraliçenin gülleri kırmızıya boyatması gibi bir hava esiyor sanki. Zorla da güzellik olmaz ki! En iyisi Jeff Buckley sesli birinden tanıdık gitar müziği dinleyip, herşeyin daha basit olduğu lise günlerine dönmek ve bu travmatik günü en az zararla atlatmak. Bunu başarmak için de gülleri kırmızıya değil ama sokakları pembeye boyayan, vokalistleri karizmatik basçıları çok egzantrik Fake Oddity dinleyerek eski müzik zevklerinizin kesişen kümesini keşfedebilir, çaktırmadan bağıra çağıra küfredebilir veya en azından Türk-Fransız karması bu gruba bakıp gözlerinize ziyafet çektirebilirsiniz.

Trip Yalnızlar Partisi
"Artık yalnız olmaktan sıkıldım! Neden kimse beni sevmiyor! Neden her sene 14 Şubat yaklaştığında ruh çözümlemeleriyle başbaşa kalıyorum? Ben çirkin miyim?" gibi düşünceler kafanızı zorluyorsa, sizde Trip'in yalnızlara destek koluna sığının, size kol kanat germesine izin verin. Anadolu yakasını çaldığı güzel müzikler ve loş ortamıyla sırtına yükleyen Trip, bizleri sevgililer gününde o çoktandır üyesi olduğumuz Kaydebenler Kulübü'ne tekrar davet ediyor. Her senenin 14 Şubat'ta tekrarlanan artık geleneksel bir hal almış Trip Yalnızlar Partisi, gününüzün bir kısmını dolu dolu geçirmenize yetecek cinsten.

Cihangir Singles Party
"'What becomes of the broken hearted?" Endişeye de üzüntüye de mahal yok. Sıcak ve ufak ortamıyla Susam kapılarını Cihangir'in yalnız kalplerine açıyor. Eğer siz de bir şekilde bu 14 Şubat'ı tek başınıza geçirecekseniz en doğru adreslerden birinin bu olduğunu unutmayın. Tamam masalarda bir takım çiftler görebilirsiniz. Ama mevcudun çoğunluğunu single'lar oluşturduğundan hem yeni aşklara yelken açma umudunu koruyacak; hem de Cihangirliler arasında henüz yaşanmamış olası ilişki kombinasyonlarını önceden kestireceksiniz.

ben de buradan tüm yanlız kalplere sesleniyorum: siz bildiğinizden şaşmayın ve tek başınıza evde oturmaktan başka organizasyon yapmayın!!


Salı, Şubat 06, 2007

it's a mad world

işyeri yeteri kadar iç karartıcı değilmiş gibi bilgisayarımda kurulu olan "hürriyet" arada sağ alt köşeden gün içersinde gelişen olayları canlı bir şekilde bana haber veriyor. bi iki başlığı paylaşmak isterim:

"baltayla annesini doğradı"
"akıl hastalarında kalp krizi oranı daha yüksek"
"barda iki kişinini üstünde el bombası"
"çin'in temiz enerjiye geçecek parası yok"

başlık olarak yeteri kadar açıklayıcılar, bir de girip okumama gerek kalmıyor. zaten okusam kaç yazar, adam gibi bi haber yok, olanlarda ya mide bulandırıcı, insanlıktan tiksindiren şekilde ya da benle hiç ilgisi yok... akıl hastası değilim, çin'de değilim ve barda değilim... ha ama ne bi dahaki sefere bara giderken korkucam, "ya birinin üzerinde el bombası varsa" diyicem, iice paranoyaklaşıcam ve hayattan zevk alamaz hale gelicem. zaten sokakta yürüken her an biri saldıracak diye tedirginim, zaten taksiye binerken beni kaçıracak diye korkuyorum, bi de şimdi eğlenmeye giderken küçük parçalara ayrılıcam diye tırsıcam...

kendi korkularımız yetmezmiş gibi başkalarının korkularının da sırtlanmak zorunda bırakılıyoruz, hayat yeteri kadar engelli bir koşu gibi değilmiş gibi engeller arası hendek kazıyorlar... sorun engeller değil, sorun bu hendeklerin içindeki düşmemek için çabaladıkça üzerinde daha çok düşündüğümüz paranoyalar...

Cuma, Şubat 02, 2007

of montreal

efendim müzik kutumuza yeni projeler ekliyelim dedim ve of montreal'i hazır yeni albüm yapmışlarken "bu da iiymiş" grubuna koyalım.



bir kere albüm adı süper: Hissing Fauna, Are You the Destroyer? zaten bir baktımki bir önceki albüm adları da değişikliği çağrıştırıyorlar: "the sunlandic twins", "coqelicot asleep in the poppies: a vareity of whimsical verse", "satantic panic in the attic". hepsini indirip dinlemek gerekiyor. zaten çoğu eleştirmen yeni albümlerini beğenmişler ama bir önceki albüm olan the sunlandic twins'de bulunanlar kadar çekiçi gitar rifflerinin olmadığından da yakınmışlar.

Front adamımız Kevin Barnes bu albümde çok daha tematic bir olguyu çalışmış: mental breakdown, kanıt 1: “A Sentence Of Sorts In Kongsvinger” şarkısının başlangıcı: “I spent the winter on the verge of a total breakdown while living in Norway.” yaratıcılık için kendimizi bi öldürüp bi diriltmemiz gerekiyor belki de...

albümün tümünü daha dinleme fırsatı bulamadım ama sabah uyandığımda kafamın içinde Kevin Barnes'in içli sesini duyuyorsam eğer bu şarkılar kaçmaz derim.