Salı, Kasım 14, 2006

sonsuz

merdivenleri ağı ağır çıkıyor. hiç acelesi yok, nasıl olsa onu bekleyen onu beklediğini farkında değil.
kahvesine önce kahveyi sonra suyu en son da sütü koyuyor, yavaş yavaş karıştırıyor. sıcak su yeter mi diye düşünüyor sonra, ama nasıl yetmesin bir tek o yok mu kahve içeçek?

ışık kapanıyor, duruyor ve birinin ışığı açmasını bekliyor, karanlıkta merdiven çıkmayı sevmez zaten. etrafa kulak kesiliyim bari diyor.
sayfayı çeviriyor, dalıp gidiyor boşluğa sonra. önce kitap hakkında sonrada kendi hakkında düşünüyor ve bir sonuca varamıyor, başka zaman olsa hemen bir tanım atardı ortaya ama bu sefer sanki karanlıkta.

sesler geliyor, sonunda diye düşünüyor, sesler yaklaşıyorlar ve geçip gidiyorlar. kader diyor, burada beklemek belki de kader.
ayağa kalmak istiyor ama bacaklarının uyuşmuş olduğunu fark ediyor. gene de kalkıyor ama adım atamıyor, koltuğun köşesine yaslanıp bekliyor.

bir son düşünüyor, yıllardır beklediğini ama gelen olmadığını anlatmak istemiyor, zaten hissettiği yanlızlığı paylaşmak istemiyor, sadece bir son istiyor.
güzel veya anlamlı olmasın, hayatım gibi gerçek olsun, gören anlasın bir kerede diyor.
hoş kendisi uzun süredir görmüyor, artık ne yöne baktığını bile bilmiyor, gözleri var ama görüntü yok.
değiştiriyor, öyle bir son olsun ki diyor, fark eden gerçekleşmesinden korksun, ondan sakınmak istesin, kaçmak istesin.
kendisinin en son ne zaman koştuğunu hatırlamaya çalışıyor ve bacaklarını bulamıyor.

vazgeçiyor, bu sefer sonsuz olsun diyor.

Hiç yorum yok: