Pazar, Mart 18, 2007

ODTU Felsefe Bölümü Baskani Prof. Dr. Ahmet Inam ile yapilan bir söylesi:

- Sevgili hocam, memleketin durumunu nasil görüyorsunuz?
Feci sekilde kokusmus bir seyler var. Simdi tabi bu lafi 1500 sene önce Platon da söylüyormus, 500 sene önce Hamlet de söylüyordu, otuz yildir da ben söylüyorum. Hayatimiz kokusuyor, güzel bir söz degil ama böyle. Insanlarin seyrettigi televizyon dizileri kötü, okudugu kitaplar kötü, ama benim sikâyetim bunlarin kötü oldugunu söyleyen insanlardan. Sürekli sikâyet edene entel diyoruz. Ne kadar çok sikâyet ederseniz o kadar entelektüel oluyorsunuz. Oysa, Entelektüel mutlu bir adamdir, burada mutlu demek memnun anlaminda degil. Mutludur, yasanan çirkinlikleri görür fakat bunlari kabul etmez. Çirkinlikleri nasil düzeltebilecegini düsünür, yolunu yordamini bulur. Kokusmusluk, önce kendimizle olan iliskimizde basliyor. Kendimizi çok fazla degerli gördügümüzü sanmiyorum. Isin beteri kendimizi adam yerine de koymuyoruz. Yemek yemiyor artik çagimiz insani, tikiniyor. Yemegin tikinmaya döndügü, sevismenin düzüsmeye döndügü bir çagda yasiyoruz. Bütün bunlar yozlasmis bir hayati gösteriyor, çünkü ortada zevk yok. Zevkin hançerlendigi bir yasam var.

- Kendimizi nasil kurtaririz bu hançerden?
Hazlarin pesinden kosarak degil tabi. O da hayatimizi sürdürmek için, sabah sekiz aksam bes çalistigimiz isler kadar kokusma belirtisi. Eglenmek için yaptigimiz seyler de otomatiklesiyor. Çünkü su film seyredilecek deniliyor, herkes o filmi seyrediyor, su yazar okunacak diye emir geliyor, herkes o yazara çullaniyor. Fakat herkes o yazardan ne anliyor? Mademki farkliyiz, herkes o farki yasamali. Ama fark da bize giydirilen bir seye dönüsüyor. Beymen'den giyinince farkli oluyorsun. Kendimizden kaynaklanmiyor. Yani diplomalar, nasil yasayacagimiz, her sey bize disaridan giydiriliyor. Ama kim giydiriyor derseniz, kimse giydirmiyor aslinda, birbirimize giydiriyoruz. Böyle olunca yasama sevinci kayboluyor, bu çok büyük bir tehlike.

- Ögrencilerinizin yarisinin anti-depresan kullandigi dogru mu?
Dogrudur. Bizim ODTÜ civarinda hayat bir beladir diye algilaniyor herhalde. Sürekli sisiriliyor gençler, sen akillisin diye. Ailelerin de beklentisi büyüyor. Ama küçük bir basarisizlikla karsilastiklarinda hemen bunalima giriyorlar. O kadar el bebek gül bebek yasamaya alistirilmislar ki, acilara tahammülü olmayan insanlar yetismeye basliyor. Yaralar almaya baslayinca, bir çikis noktasi bulamayinca ya ilaçlarla tahammül etmeye çalisiliyor ya da savunma mekanizmalari asiri gelisiyor.

- Bu durum basariya kosullanmaktan mi kaynaklaniyor?
Basarili olsan, basarinin hiçbir ölçütü olmadigi için, nerede duracagini bilemiyorsun ve basari dangalagi oluyorsun. Sürekli önüne havuç konmus esek gibi kos Allah kos. Iskolik oluyorsun. Basarisiz olsan geride durmaya tahammül edemiyorsun. O yüzden basari ve basarisizliginin disinda bir hayati seçmis olabilirsin, yani serseri olmak çok daha iyidir bence. Basarisizlik ve büyük beklentiler bir aradaysa o zaman anti- depresanci oluyorsunuz. Bunlarin disinda üçüncü bir yasamin pesindeyseniz yaratici olmak zorundasiniz. Yani dünyaya posta atmis, egemen degerlerin disinda bir insan olmak gerekir. Dünyaya posta atabilmeniz için de önce kendi degerlerinizin olmasi gerekir.

- Mutsuzluk bulasici mi?
Pisirik, güvensiz insanlarin bu kokusmusluktan çikma sansi yok. Mutsuz ve sinirliysen bol bol sigara içersin ve kisa bir süre sonra ölürsün. Mutsuzluk uzun sürmez. Trafikte kavga edersin, bir araba sopa yersin. Sevgilinle sevisemezsin, iktidarsiz olursun. Onun için rahat olmak lazim. On derste rahat olma kitaplari simdi çok satiyor. Orada yazanlarin tam tersini yaparsan belki biraz rahatlarsin.

- Hayvan dergisine verdiginiz beyanatta: "Bilge dedigin firlama olur" demissiniz. Bu görüsünüzde israrli misiniz?
Gayet israrliyim, hatta bu görüsümü daha da ileri götürdüm, bilge dedigin hem firlama olur, hem de pust olur diyorum. Bilge, hayatin bütün hazlarinin ardindan kosar ama o hazlarin hiçbirinin dangalagi olmaz. Serserilerle konusur, berduslarla arkadaslik eder, bir sürü dedikodunun farkindadir, magazinleri izler ama bulasmaz. Günde on bes dakika televizyon izler ama sonra genellikle evleri iki katli oldugundan yukari çikar, Mevlana'yi Farsçasindan okur, yatmadan önce iki bardak sarap içer. Bilge adamda hem sokakta süren hayati yasayabilme yetenegi ve gücü vardir hem de o hayatin disina çikabilme cesareti. Yani bilge insan, hayatin içindedir. Leman'i, Penguen'i okudugu zaman esprileri anlar, mel mel bakmaz. Yani ben bilgeyim, bu adamlar ne biçim espri yapiyor, çok ayip demez. Son çikan küfürleri bilir. Yeni küfürler üretir. Yasamdan tat almayi bilir ama bunu hiçbir zaman ayaga düsürmez. Ayagiyla yasadigi yasami, yukari çeker. O küfür ettigi zaman, küfür onda besmele gibi bir sey olur. Bizde bilge, yerinden kalkmaz, aksakalli, yemek yemez, çisi gelmez biri olarak bilinir. Oysa bilge dedigin dogal gaz kuyruguna girer, sirasini kapan olursa kavga eder, gerekirse karakolluk olur.

- Bu tanima göre bilgelik, akademisyenlikle pek örtüsmüyor.
Akademisyenlik kötü bir is. Bilgelige aykiri, otuz yildir millete not veriyorum, kusturucu bir sey, biktim anasini satayim, hepinize sifir diyecegim bir gün. Ya da hepinize yüz, ne fark eder. Bilgelikle akademisyenlik arasinda bir iliski olabilir, o da yasi 18-20 olanlarla sürekli bir arada olmaktan kaynaklanan bir sey. Bu avantaji kullanirsaniz, yeni kalabilirsiniz.

- Biraz da asktan konusalim mi?
Askta benim teorim su; ask dogustan hormonlarla ilgilidir ama ayni zamanda kazanilmasi, edinilmesi gereken de bir seydir. Emek ister. Hormonu iyi salgilayan asik oldugunu sanabilir, çildirabilir, azabilir ama ask ayri birsey. Bir sanat, bir güzellik yaratmaktir ask. Hiyarlarin, hamhalat heriflerin isi degildir. Diyelim ki kizin birini görüyorum, içime bir ates düsüyor ve asik oluyorum. Yok, öyle yagma, böyle beles bir sey olabilir mi? Ates düstükten sonra ne halt yedigine bagli olarak ask olur ya da olmaz. Ates düstükten sonra o atesi düsüren kisiye gidip onu söndüreyim hemen diyorsan, orada ask yoktur. Ama ask düstugünde; kendimizi, hayati, yasadigimiz kültürü anlamaya ve dönüstürmeye çalisiyorsak, iste ask odur. Bize insan oldugumuzu hatirlatir ve büyük bir sorumluluk yükler. Asik oldugum zaman aklima su gelmeli, asigim, demek ki yapacak çok is var. Yani asktan aldigimiz enerjiyle bir yere bir agaç dikebiliyorsak, bir insana yardim edebiliyorsak, farkli kitaplar okuyabiliyorsak, geregini yerine getirdigimiz seydir. Ask esittir sevgili degil, iki kisilik de degil çok kisiliktir ask. Bütün dünyayi düsman belleyip Leyla'yi sevmek degildir. Leyla'da bütün insanligi sevmektir.

- Bir entelektüel olarak mutlu musunuz?
Yalniz kaldigim zaman, genellikle gece ikiyle dört arasinda mutlu olurum. Televizyonu açarim ama seyretmem. Sesini dinlerim, duvarlara bakip öyle düsünürüm, belki yazasim gelir bir seyler karalarim. Uykum gelince, bu dünya düzelmez arkadas deyip yatarim. Bugün de kurtaramadik dünyayi ne yapalim derim. Hesabi durus, mutlulugu öldüren seydir. Örnegin Nietzsche, adam hayati boyunca bunu anlatti. Ama Nietzsche'yi okuyup karamsar olan adamlar var, onlara sopayla girismek istiyorum bazen. Adam demis ki, ben bir enerji kaynagiyim. Benim insan gibi insan olabilmem, içimdekilerin olabildigince bastirilmadan ortaya çikabilmesidir. Oysa yasam buna izin vermiyor, birbirimizi maskelemek zorunda kaliyoruz. Gerçi Freud medeniyetin temelinin bu oldugunu söylemis. Biz de içimizdeki hayvanligi bastiracagiz diye, içimizdeki insanligi da bastirmisiz. Hala içimizdeki erotik enerjiyle iliskimizde sakatlik var. Erotik yanimiz ortaya çiktiktan sonra ayip bir sey yaptigimizi düsünüyoruz. Onun için vatan millet sakarya, ilim aski, sanki hiç eros yokmus¸ gibi davraniyoruz, dava adami kalibina siginiyoruz. Bütün bu kaliplarim disinda felsefe; çözüm arayanlarin degil, soru soranlarin yeridir, seytanla muhabbettir. Ne zaman ki seytan sizi alt eder, o zaman insan oldugunuzu anlarsiniz.

3 yorum:

Unknown dedi ki...

tesekkur ederim dialogue ları paylaştıgın için.bu durumda sanırım cogumuz memleketin durumunu aynı görüyoruz hocamızla.mutsuzluk kılavuzu yaratabilme konusunda- malzemeden calmadan- özenle calısıyoruz. kendi adima söyle bir tedavi çeşiti buldum: biraz zaman gecsin (max 4-5 saat) bütün yasadıklarımın ardına "is this eternal?" sorusu koyuyorum. bu beni parlak bir tip yapiyor mu hayır ama strategij yaptigi kesin:) hoscakal

clarissaclarissa

myst dedi ki...

hocamız o kadar çok doğru konuda doğru lafları ardı arkasına koymuşki, 3 kere okumak durumunda kaldım ve tekrar okuyabilmek için buraya yapıştırdım. ben bahsettiği "pısırık, güvensiz insan" olmak istemiyorum, bu yazıyı okuyup kendimi kendime hatırlatıyorum arada...

Adsız dedi ki...

Hello
propecia mg
These side effects ceased when the drug was discontinued.
[url=http://goldenoldtimeradio.com/]finasteride hair loss[/url]

Any allergic reaction to this drug or to any similar drug call dutasteride (Avodart) must be reported to your physician.
http://goldenoldtimeradio.com/ - propecia finasteride
These side effects ceased when the drug was discontinued.